Feminist düşüncenin kız kardeşlik* dayanışması, kadınları kazandıkları haklarını kutlamak, şiddete ve her türlü ayrımcılığa karşı mücadelelerini haykırmak için her kesimden kadını 8 Mart’larda sokaklarda birleştiriyor. İktidarların sokakları bastırmaya çalışması ise dijital ortamda kadınlara yeni hareket alanları açıyor ve dünyanın dört bir yanında birbirini hiç tanımayan kadınlar, dijital ortamlarda çeşitli sloganlarla fikirlerini birbirleriyle paylaşarak mücadelelerine devam ediyor. Kadınları birbirine kıskançlık besleyen, rekabet içinde olan, birbirini yargılayan bireyler olarak toplumsallaştıran ataerkil düşünceye karşı feminist düşünce her kesimden kadını ataerkil adaletsizliğin, şiddetin, cinsiyet eşitsizliğinin tüm biçimleriyle mücadele sorumluluğunu paylaşan bireyler olarak birleştiriyor.
Türkiye’de baskıcı siyasetin bir parçası olan laik ve dindar kadınları birbirlerine düşman etme politikalarına rağmen, feminist hareket; aile içi şiddet, daha iyi ücretli işlere erişim imkanı, istediklerini giyme hakkı gibi sorunlar üzerinden ortak bir zeminde kadınları buluşturuyor. 8 Mart’ta tecavüzden, boşanmaya kadar her şey için kadınları suçlayan bir kültüre karşı çıkan farklı kesimden kadınlar birlikte yürüyerek “Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz”, “Kadınlar birlikte güçlü” sloganlarını beraber söyleyerek, hükümetin ayrıştırıcı politikalarına, anti-feminizm söylemlerine karşı ezber bozuyor.
İlk kez 2017 yılında başlatılan kampanyada kullanılan ve kadın örgütleri arasında diyaloğa aracılık eden, farklı kadın gruplarını bir araya getirme potansiyeline sahip “Kadınlar birlikte güçlü” sloganı, her kesimden kadını kapsayıcı bir şekilde, somut sorunların politikasını yapmaya, birlikte güç kazanmaya davet ediyor. Sloganla aynı ismi taşıyan “Birlikte Güçlü” çalışması Türkiye’de feminist hareket içindeki farklı kesimlerden kadınları temsil eden portrelerden oluşuyor ve feminist düşüncenin birleştirici gücünü farklılıklar üzerinden bizlere göstermeyi amaçlıyor. Özge Sebzeci’nin devam etmekte olan bu çalışması, ataerkil adaletsizliğe karşı birlikte mücadele sorumluluğunu ortak bir zeminde paylaşan dört feminist kadını anlatıyor.
*1960’ların ikinci yarısında, feminizmin ikinci dalgası sırasında ortaya çıkan “kız kardeşlik” ; farklı yaşam tarzları, siyasi ve sosyal kültürleri ve farklı dünya algıları olan kadınların birbirlerini tanıması ve ortak mücadele politikalarının zeminini bütün kadınların ortak bir ezilmişliğe maruz kaldıklarını ve dolayısıyla çıkarlarının da ortak olduğunu ima eden bir kavramdır.
Bu yazı Özge Sebzeci'nin İZ Dergisi'nde yayınlanan feminist hareket içinde farklı kesimlerden kadınların portrelerinden oluşan çalışmasına giriş metni olarak yazılmıştır. Özge Sebzeci'nin bu çalışması Mart 2019 yılında İZ Dergisi'nin 64.sayısında Mart 2020'de yayınlanmıştır.
Comments